18 Eylül 2010 Cumartesi

gözlüklü şirin'in tragedyası

çocukken scooby doo, jetgiller ve kral tivi'yle birlikte müdavimi olduğum şirinler, biraz büyüdüğümde karşıma komünizm propogandası olarak çıktı. çok şeyler söylediler, şirin baba'nın sakalı marx'ınkine benziyormuş, şirinler cinsiyetsizmiş, kolektif yaşam varmış, bilinç altımız bu rejimle şekillendirilmek isteniyormuş, zart zurt. ama kimse topluluk içinde ötekileştilen zavallı gözlüklü şirin'den bahsetmedi. üstelik şirinlerin alenen şiddet uyguladığı tek karakter de oydu.

süslü şirin kendini beğenmişti, aynaya göz süzmekten başka bir işe yaramazdı ama sevilirdi. tembel şirin bütün gün uyurdu ama sevilirdi. güçlü şirin yük taşırdı taşımasına lakin şiddete meyilliydi "uv uv vurucam suratına" derdi ama sevilirdi. şirine zaten kadın olduğu belli olan tek karakterdi ve bütün şirinler ona bayılırlardı. demem o ki, şirinlerde ne eşcinsellik eğilimi, ne kadınlık, ne tembellik, ne de fiziksel üstünlük ötekileştirildi. bölümün sonunda kazanılan zaferden sonra hepsi mutluluk içinde bir araya toplaşır gözlüklü şirini de tekmeyle uzak bir yere savururlardı. zavallımın gözlüğü yamulur, başında yıldızlar uçuşurdu.

peki gözlüklü şirin'in suçu neydi? elinde kalınca bir kitap taşımaktan ve hasbel kader öğrendiği birkaç bilgiyle övünmekten başka bir özelliği olmayan bu mavi yaratık neden sevilmiyordu? küçükken ukala olmasının dışlanmasında payı olduğunu düşünürdüm. belki de bu yüzden hala ukala insanlardan pek hoşlanmam, herhangi bir alanda çok başarılı bir insanın bile kendiyle övünmesi hoşuma gitmez. ancak sonradan fark ettim ki, süslü şirin de, hatta güçlü şirin de epeyce ukalaydı. gözlüklü şirin dışlanıyordu, çünkü onun övündüğü şey doğuştan gelen bir yetenek veya özellik değil, sonradan kazanılan veya kazanılmaya çalışılan bilgiydi.

okula başladığımızda çok ders çalışan öğrenciler, sosyal yönü nasıl olursa olsun inek olarak adlandırıldı. aileler çocukları akademik anlamda başarısızsa "zeki ama çalışmıyor" dediler. çocukları başarılı olan ailelerse evlatlarının az çalışarak başarılı olduğuyla övündüler. zeka, yani doğuştan gelen ayrıcalık her zaman emek ve zaman harcanarak elde edilen ayrıcalığın önünde konumlandırıldı. bir şey için çok uğraşanın ve çalışanın hiçbir zaman ayrıcalıklı doğanın önüne geçemeyeceği vurgulandı, benimsetilmeye çalışıldı.

bu nedenle, şirinlerin, çiçek çocukların, hippi takılanların, modern alternatiflerin ideolojilerinde belirgin bir kopukluk olduğuna inanıyorum. tembelliğin, doğuştan sahip olunan yeteneğin kutsandığı, mesleklerin ve başarıların buna göre belirlendiği bir toplumu kesinlike ideal topluluk olarak görmüyorum. ırk, cinsiyet, cinsel tercih gibi bilinçle oluşturulmayan farklılıkların ötekileştirilmesine yüksek sesli tepki gösteren özgürlükçü anlayışın daha çocuk yaşta emeğin ötekileştirilmesine neden ses çıkarmadığının ayrı bir tartışma konusu olduğuna inanıyorum.