21 Şubat 2010 Pazar

dünya dönüyor, bengi dönüyor.

Nihilizmin kült kitabı Babalar ve Oğullar’da Turgenyev içinde bulunduğu çağın duygu durumunu tümdengelimle yansıttığı için alegorik ve bana sorulursa âşık olunası bir roman kahramanı olarak Bazorav’a epey rol yüklemiştir. Gelecekle ilgilini umudunu yitirmiş, içi boşaltılan kavramları hayatından çıkarmış olan Bazarov’un bu boşvermişliği aymazlığından değil, aksine çoğu şeyin farkında oluşundan kaynaklanır. Gelenekçi kesimi temsil eden amca Pavel’le arasında geçen bir diyalogda ülke içindeki ekonomik ve sosyal sorunların, toplumsal önyargı ve tabuların ve bu önyargıların halkın nasıl alehine işlediğinin ayırdında olduğunu açıkça gösterir.[1] Ancak Pavel ona çözüm önerisinin ne olduğunu sorunca yapacak hiçbir şey olmadığını, yapmaya gerek de olmadığını büyük bir rahatlıkla dile getirir. İşte bu noktada farkındalıkla eylemsizlik, hatta iradesizlik arasındaki bağlantıyı kurmak yerinde olacaktır.

Nietzsche felsefesinde pek ön planda olmasa da Bengi Dönüş kavramının temelleri epey eskiye dayanıyor. Sözlük anlamı ezeli-ebedi döngü olan kavram, ilksizliği ve sonsuzluğu ifade ediyor. Antik yunanda Aristoteles ve Pisagor’un tanrıyı, Anaksogaras’ın ruhu, Diogenes’inse havayı tasvir etmek için kullandığı “ezeli-ebedi” sıfatı, asıl mitolojide zaman tanrısı Kronos’la özdeşleştirilince bizim gelmek istediğimiz noktaya ulaşıyor. Ezeli-ebedi bir döngü olan zamanda önce veya sonra yoktur, dolayısıyla bir bitimden bahsedilemez. O halde, bu döngünün bir parçası olan insanın yaşamının da bir başlangıcı veya sonu yoktur. Hayat sonsuz defa tekrarlanarak süregelir. Üstelik bu sonsuzluk içinde kişinin bir değişim yaratma şansı da yoktur. İnsan, aklının ve sözde iradesinin üstüne çöken bir lanet gibi aynı tiksindirici hayatı ebediyen yaşamaya mahkûmdur.

Bazarov ve Bengi Dönüş düşüncesinin kesiştiği yer insan aklıyla ulaşılan kimi noktalarda aklın artık işlevini yitirmesi. Şöyle ki, farkındalık arttıkça, sözgelimi kişi zamanın ezeli-ebedi bir döngü olduğunun ayırdına varınca kendi iradesinin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini acıyla görüyor ve varoluşunu, yaşamını, mantığını yüklenip eskisinden daha da zor olarak yola devam ediyor. Bir noktada insan iradesini yoksaydığı için mevcut görüşü yazgıcılıkla eşleştirenler elbette olacaktır. Bana kalırsa bu kadar düz bir bağlantı kurmak pek de doğru değil. Çünkü Nietzsche, zamanı değiştiremeyeceğini bildiği halde üstinsana ulaşmak için farkındalığı arttırmayı yani akıl ve irade aracılığıyla kendini bilgiyle donatmayı öngörüyor. Keza, örnek olarak aldığım Bazarov karakteri de pasifliğine ve gelecekle ilgili beklentisizliğine rağmen bilime, yani kavram olarak bilime değil bilgiye götüren her yola hayranlığını dile getiriyor. Sonuç olarak Bengi Dönüş düşüncesi tüm zaman içinde insanın değiştirebileceği bir şeyin olmadığını ve eylemin anlamsızlığını vurguluyor ama kişinin bu görüşe ulaşma yolunda verdiği uğraşın önemini de yadsımıyor, aksine taçlandırıyor.

Salinger, Franny adlı öyküsünde Franny karakterinin okuduğu bir kitaptaki tanrı fikri ve tanrı arayışıyla, tekrarın anlam üzerindeki etkisini sorgular.[2] Bahsedilen kitabın kahramanının istediği şey durmadan dua etmeyi başarabilmek. Devamında gelişen bir yığın olayın sonunda fikrin bağlandığı nokta, başta hiçbir etki yaratmasa da tanrının adını sürekli tekrar etmenin insanda bir süre sonra kendiliğinden gelişen bir inanç yaratması. Yani bütünüyle inançsız biri bile her an tanrının adını yinelerse sözcük onda önüne geçilmez bir yönelim oluşturuyor, anlamlanıyor.

Postmodern dönemde Nihilizm, Absürdizm gibi düşünce akımlarıyla ve Dadaizm, Punk gibi sanat hareketleriyle vurgulanan “yaşamın anlamsızlığı” fikrine cevap olarak değil de, tamamlayıcı bir unsur olarak sunulabilir Bengi Dönüş bir yönüyle. Yani şöyle ki, insan mantığıyla algılanmaya çalışıldığında hiçbir anlamı olmayan yaşam, tıpkı Salinger’in işaret ettiği gibi sonsuz kere tekrarlandığında zorunlu bir anlam kazanıyor. Kişi, mantığının tahayyül edemediği bir kavram olarak sonsuzu, kendi hayatıyla birleştirdiği zaman zihnindeki o bulanıklık ve belirsizlik anlamın bir formunu oluşturup temel paradoksu çözüyor. Böylece, “ben bu anlamsız yaşamda neden var oluyorum?” sorusuna çift taraflı bir cevap geliyor:
Yaşam anlamsız değil, yalnızca sen anlamıyorsun.
Var olmak da senin elinde değil, uğraşma.

[1] Turgenyev, Ivan Sergeyeviç, Babalar Ve Oğullar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s.65
[2] Salinger, J.D, Franny ve Zooey, YKY, s.33

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder