3 Haziran 2011 Cuma

koyudan açığa doğru tüm renkler ton ton benim memurum işini bilir dediydi tonton

kürt milliyetçileri ve stalin sempatizanları kordonda toplaşmışlar. ellerde bayrak, ayaklarda şalvar. mikrofondan bağıra çağıra laflar. bendeniz ve lise eteğim alsancak iskelesine ulaşmak çabasındayız. meydana girmem şart. miting kültürüm zayıf olduğundan şangır şungur dalıyorum polis barikatına. kadın polisin kolu haşin bir hareketle önümü kesiyor. çantama bakacak zaar. karıştırıyor da karıştıyor, bit kadar çantada ne bulacaksa. içeri giriyorum. hani şu meşhur ötekilik vardır ya, o ortamın ötekisi bariz biçimde ben ve lise eteğimiz. bilmediğim bir dilde konuşuyorlar, lakin sözlerinin ahengi kulağa fena gelmiyor. sağa yürüyorum sola yürüyorum her yan polis barikatı. anlıyorum ki burdan çıkış yok. zorunlu geçtiğim yollardan geri dönüş. "memur bey, ben vapura gideceğim de nerden ulaşabilirim?" sevimlilik paçalarımdan akıyor meymenetsizin karşısında. arkadan dolaş diyor. elbet dolaşıyorum. güneş beynimde hararet yaratmaya başladığı esnada iki insan gözüme çarpıyor. kız. altında şalvar. üstünde dar atlet. gözünde rayban. saçlar röfleli. boynuna asılı koskocaman fotoğraf makinesi. zannedersem profesyonel bir şey. yanında oğlan. oğlanın üstünde kumaş pantolon, bol keten gömlek. keçi sakal. kulakta küpe, renkli bir şey. elinden tutuyor kızın. arka planda çirkin bir hoparlör sisteminden vargücüyle savrulan kürtçe sözcükler. etrafta mavi üniforma. ben ve lise eteğim zar zor duyabildiğimiz müzikçalarımızdan yan babilon dinliyoruz.

büsbütün ayrı kutuplar dediğin düşüncelerin aynı neyin laciverdi olduklarını fark edip bütünleşmesini, en normal dediğinin gün gelip ötekileşmesini, trendle mücadelenin, özentiyle gerçeğin nasıl da içiçe geçtiğini işte böyle bir kalemde gösterir izmir. her günümüz böyle garip enstantanelerle kaplıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder