26 Mayıs 2013 Pazar

bu saatten sonra kalbine girecek şey ben değil ordudur

balkonları ağaç yaprakları ve böceklerle; masaları şarap şişeleri, yarısı dolu kahve bardakları ve boş peynir kutularıyla, beyinleri yarını olmayan bilgilerle, odalarıysa güzafi sohbetlerle dolduran o beklenen, bulunduğundaysa hızla kurtulmak istenen o güzel final mayısı. akşam cannes töreni varmış, yine farhadi'ye şeker vereceklerdir, ozon'a da avuçlarını göstereceklerdir, zira onlarca pencereyi açmak güzel, pencereden aşağıya çöp dökmekse, siz türkler nasıl diyor, immature. ozon'un bundan bir önceki filmi vizyona girmiş, bir kızgın taşlara düşen su damlaları değil ama, sırf o hasta ruhu görmek bile dinç kılabilir insanı, gibi geliyor bana sanki sanırım.

bir deney yapmaya başladım, bir başkasının biçemiyle, bir başkasının sözcükleriyle yazmak. arkadaş zekai özger'in pek eskilerde denediği şey gibi, sizin gibi yazmak istesem, elbette şahanesini yapardım varsayımı üstüne kurulu insanı ya acayip tatmin edecek ya da yerle yeksan edecek bir süreç. tatlı olacak gibi geliyor bana sanki sanırım.

ha bir de kaan boşnak'ı es geçmeyin, adam harikulade.


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder