1940-1990
arası eser veren Oktay Rifat tanık olduğu edebi akımlar etkileniminde farklı
biçemlerde şiirler üretmiştir. Birinci Yeni egemenliğindeki ana dayalı, imge
yoksunu, sohbete yakın ilk dönem şiirlerinin yerini sonrasında yine yalın ancak
imgelemi görece daha güçlü, özgün biçemi belirgin şiirler almıştır. Oktay Rifat
kendini Garip’in cafcafından sıyırdıktan sonra hemen hemen her şiirinde, tanık
olduğu toplumsal değişimin yarattığı hüzün ve karmaşayı dillendirir. Bu durum
onu doğu modernizmi içinde değerlendirilebilir hale getirir. Doğu modern
yazını, batı modern yazınına kıyasla, İslam geleneği ve mutlak otoriteye dayalı
siyasi yapılanma gereği çok daha edilgen, hüzünlü, eli kolu bağlı ve hatta, belki
biraz da cüretkarca dile getirebilirim, itaatkardır. Yanlışı ve çatışmayı
-sözgelimi ötekileşmeyi ve yabancılaşmayı, batılı yola sokulmak istenen doğulu
geleneği, doğa ve şehir karşıtlığını, özelleşme ve bütünlük taşımanın çağsal
algıda yer değiştiren değerlerini- irdeler, ancak yazar olarak kendini bu duruma
maruz bırakılan bir mağdur olarak konumlandırır, toplumcu gerçekçileri bir
kenara koyarsak –ki Türk şiirinde bu gelenek dahilinde yazılan nitelikli eser
yok denecek denli azdır- sorunun çözümüne işaret etmez, eleştirilerinde dahi
dağınık bir ironi ardına sığınır ve yöntem olarak kaçışı yeğler. Turgut Uyar’ın
Kurtarmak Bütün Kaygıları adlı şiiri bu tutumun Türk şiirindeki en belirgin açıklayıcısı
olarak gösterilebilir. Bu önbilgilendirme çerçevesinde Oktay Rifat’ın tanık
olduğu çağın toplumsal sorunlarını yoğun doğa irdelemesi ve muhalif siyasi
duruşun öne attığı kavramlar egemenliğinde dile getirdiği, bu bağlamda doğu
modern yazınına dahil olduğu iddia edilebilir. (...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder